Ben ilk kitaplarımı sadece öğrencilere hitap edecek şekilde tasarlıyordum. Amacım öğrencilere çeşitli maceralar yaşatmak ve bir öğretmen olarak okullarda vermek istediğimiz bazı olumlu mesajları kitaplar aracılığıyla vermekti. Özellikle Zerdali-Dedemle Bir Yıl kitabımla beraber bunu biraz daha derinleştirip yetişkinlerin de okuduğunda edebi bir zevk duyacakları kitaplar yazmaya gayret gösteriyorum. Kitaplarımı 7’den 77’ye herkesin okuyabileceği tarzda yazmaya çalışıyorum. Böylece çocuğuna/öğrencisine okutmadan önce kitabı kendisi okuyan bir veli veya öğretmenin de yüreğine dokunmaya çalışıyorum. Şükür ki birçok veli ve öğretmenden aldığımız dönütlerde de bunu başardığımızı görüyoruz.
Ben buna bir öğretmen hastalığı diyorum. İlla bir şeyler de öğrensin istiyorum çocuklar kitabı okurken. Sadece eğlenmek veya heyecanlanmak yetmez, diyorum. Ekonomi Okulu’nu yazmadan hangi kavramları öğretmem gerektiğini, bu kavramları en iyi nasıl anlatabileceğimi düşünüp planladım. Aslında aklımda bambaşka bir hikâye vardı ama okul metaforuyla ekonomiyi anlatmak daha cazip geldi. Sonra da kavramları kurguya dönüştürmeye başladım ve direkt bilgi vermeden hikâyenin doğal akışında bir dil yakalamaya çalıştım. Çok fazla kavramı öğretmeye çalışıp didaktik bir esere mi dönüştürdüm diye bazı tedirginlikler yaşadım fakat kitap daha çok yeni olmasına rağmen okurlardan aldığımız dönütler bilgi ve kurguyu çok iyi harmanladığımız yönünde.
Ben iki yıl öncesine kadar ekonomi hakkında pek bir bilgiye sahip değildim. Ekonomiye merak saldıktan sonra okumalarımı, dinleme ve izlemelerimi bu alana yönelttim. Bu yayınların birçoğunda ortak bir düşünce vardı. Alanında uzman birçok ekonomi profesörü bu konuların okullarda ders olması gerektiğini, çocuklara öğretilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Öyle ya okullarda çocuklara birçok farklı konuda eğitim veriyorduk ama hayatlarının başlarından sonlarına kadar kullanacakları para hakkında neredeyse hiçbir şey öğretmiyorduk. Bu alanda yazılmış eserler ise tutumlu olmanın ötesine geçmiyordu maalesef. Ben de bir eğitimci ve çocuk edebiyatı yazarı olarak bu işi kendime vazife edindim ve Ekonomi Okulu’nu yazdım. Bilmemiz gereken bir şey var ki o da çocuklarımıza bir servet bile bıraksak onların ekonomi bilgisi zayıfsa, o paraya nasıl hükmedeceğini bilemiyorsa o servetin çok kısa sürede yok olacağından emin olabilirsiniz. Çocuklarınıza balık vermeyin balık tutmayı öğretin onların ilk oltaları ise “Ekonomi Okulu” kitabı olsun.
Ben çocukluğumun elinden tutmuyorum hâlâ 10 yaşında bir çocuk gibi yaşamaya, düşünmeye çalışıyorum yazarken. Her kitabım kendi çocukluğumdan çıkmış küçük öykülerin bugünün bilgisiyle harmanlanmış hali. Ne zaman yeni bir kitap yazmaya başlasam önce dönüp çocukluğuma bakıyorum. Tabii ilk kitaplarımda bu çok daha yaygındı. Doğup büyüdüğüm çıkmaz sokakta geçiyordu hikayeler. Zerdali – Dedemle Bir Yıl kitabımda babaannemin bana hediye ettiği bir kayısı ağacından yola çıkarak bir hikâye anlattım mesela.
Son dönemde okuduklarım arasından Müslüm Tekin’in Sayfalar Arasında Bir Yolculuk kitabı oldukça özgün bir kurguya sahip. Şaban Çuman’ın Orman Dünya Efsanesi adlı çocuklar için sonu umutla biten distopik bir kitabı var. Bir de tek bir kitabını söylemek çok zor ama Metin Özdamarlar’ın kitaplarını severek takip ediyorum.
Mehtap Gül’ün kaleme aldığı 309 Kayıp Gün, okulun düzenlediği bir geziyle Güneydoğu turuna çıkan Lokman, Behram ve Çınar isimli üç arkadaşın Diyarbakır sınırlarında bir mağarada tıpkı Ashab-ı Kehf gibi derin bir uykuya dalmalarıyla açılıyor ve uyandıklarında günümüzden tam 309 yıl ileriye gittiklerini fark etmeleriyle gelişiyor. Romanın ilk sayfalarında bir kurgu içerisinde yazarın “Sırlı ve surlu o şehre” diyerek ithaf ettiği Diyarbakır sokaklarında dolaşıyor, yemeklerinden tadıyor ve eserlerini tanıyoruz. İncelikli bir dille kurulan kitap, geniş bir kelime hazinesiyle yazılmış ve satır aralarında bol bol deyim ve atasözü kullanılmış. Yazarın birçok yazar ve şaire selam çaktığı 309 Kayıp Gün, her şeyin dijitalleştiği, kapsüllerle beslenildiği arkadaşlık, akrabalık gibi kavramların yok olduğu bir çağdan seslenerek, hem vermek istediği mesajı inceden işliyor hem de muhatap okurun seveceği bir kurguyla küçük bir macera da yaşatıyor. 10 yaş ve üzeri okur için.
309 Kayıp Gün, Mehtap Gül, Beyaz Bulut Kitap, Ekim 2023, 112 sf.
Türkiye’de dini içerikli çocuk edebiyatı alanında kaleme aldığı eserlerle imza bir isim olan Özkan Öze, Dersimiz serisine yeni bir kitap ekledi ve Dersimiz Esmai Hüsna okurla buluştu. Ümmüş Pörtlek Ortaokulu 5-A sınıfından seslenen öğretmenimiz Halis Muhlis, bu kez ismin tanımından başlayarak anlatmaya başlıyor Esma-i Hüsna’yı. İsmin ne demek olduğunu, bizi tarif eden gerçek isimlerimizin kimliklerimizde yazılı olan değil; yaşayışımız, görünen ya da görünmeyen özelliklerimiz olduğunu, neden Esmai Hüsna’yı bilmemiz gerektiğini, onun Rabbimizi tanımak, nasıl bir Allah’ın kulu olduğumuzu idrak edebilmemiz açısından önemli olduğunu anlatıyor ilk sayfalarda. Pek çok kitabında değindiği kainatı okumanın önemine burada da değiniyor ve “göklerde ve yerde bulunan nice ayetlerin yanlarından, onları umursamadan geçip gitmememiz” gerektiğini hatırlatıyor. Özkan Öze’nin kitabın büyük bir bölümünü “Esmai Hüsna’yı neden bilmeliyiz ve onu nasıl, nereden okuyabiliriz?” bahsine ayırmış olması biz yetişkinlere de güzel bir ikaz niteliğinde. Kitabın son bölümünde ise doksan dokuz esma, yine eğlenceli bir ders kurgusu içerisinde manalarıyla veriliyor. Rabbimizi daha iyi tanımaya ve onunla bağlarımızı kuvvetlendirmeye vesile olacak Dersimiz Esmai Hüsna, 9 yaş ve üzeri her okurun severek okuyacağı bir eser.
Dersimiz Esmai Hüsna, Özkan Öze, Uğurböceği Yayınları, Aralık 2023, 120 sf.